Lütfen önce bir önceki bölümü okuyunuz.
Ey okur, Rahmi Tahir'i görünce nasıl sevindi, bir bilsen. En değerli arkadaşı evine gelmişti. Hem de uzun bir aradan sonra ilk kez görüşeceklerdi. Lise yıllarından anlatacak çok fazla şeyleri kalmamıştı, lisans eğitimi de biraz olsa aralarına mesafe koymuştu. Ancak onların arkadaşlığı bir dönemi kapsayacak bir arkadaşlık değildi. Ayrı geçen zaman zarfında her ikisi de çok fazla şeylere kafa yormuşlardı. Yani kafa yoracakları çok fazla konu vardı. İlerleyen bölümlerde ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksın.
Tahir, Milenium Üniversitesi'inde Lisan eğitimi almış ve bitirme tezini, Teknoloji Kültürünün Evrimi adıyla yazmıştı. Hocaları ile arası iyiydi. Hal böyle olunca da aynı üniversitede Yüksek Lisansa başladı ve şuan Arkeoloji Biliminin Dijital Dünyaya Yönelişi konulu tezini hazırlıyor.
Rahmi ise dilci idi. Güneş Üniversite'inde Türkoloji okumuştu. Ancak kendini Bilişim Mühendisliği konusunda geliştirmişti. Yapay zeka ve eski insanların yaşantıları özel ilgi alanları idi. Boş kaldığı zamanlarında her zaman korktuğu yapay zeka konularını inceler ve eski disklerden eski insanların dünyasına giderdi.
Rahmi ayağa kalktı. Hafif adımlarla kapıya doğru ilerledi. Kapının yanındaki içine nadide bir bitki hapsedilmiş olan saksının yanına gelince Tahir ile göz göze geldi. Bu an anlatılacak gibi değil, yüzlerindeki o tebessümü görmeliydin.
Görsel Kaynağı- Hoş geldin eski dostum. Uzun zaman oldu orijinal suretini görmeyeli. Sosyal Medya da olmasa hala yaşadığın konusunda septisizmin doruklarına çıkabilirdim.
-Hoş buldum sevgili dostum.
Birbirlerine DOKUNDUlar. Sarıldılar, sımsıkı.
-Buyur dostum istersen çalışma odama geçelim.
Yan yana yürüyerek çalışma odasına geçtiler. Odanın dağınıklığı Tahir'in gözünden kaçmadı.
-Ulan Rahmi hiç değişmeyeceksin değil mi? En azından şu kapsüllerin kutusunu çöpe atsaydın. Ben kapsülle beslenmiyorum. Etin tadını almadan tüm ihtiyacını bir kapsülden alsan ne olur. Koridorun solundaki Tuvalet misafirlerin için mi?
-Haha yok dostum arada işiyorum. Senin gibi pis boğazlar da kullanabilir tabi. Sevindiğim nokta şu ki artık hayvanları sizin gibi insanları beslemek için öldürmüyoruz. Allah yapay eti icat edenden bin kere razı olsun.
-Evet hayvanları öldürmüyoruz ama böyle giderse yakında milyonlarca insan ölecek. Milletler Arası Barış Sözleşmesini bütün ülkeler imzalasa ve Nükleer silahlar üretmekten vazgeçseler.
-Dostum imzası olmayan dört ülke kaldı zaten ama onların da imzalayacağını hiç düşünmüyorum. Dünya liderliği için birbirleriyle yarış içerisindeler. ABD ve Rusya birbirlerine iki rakip Doğuda Japonya ve Çin. Üçüncü dünya savaşında türümüz yok olma tehlikesi atlattı hala akıllanmadı bunlar.
-Eee dostum Cennetten kovulmuş insanlarız biz. Cennetten kovulduk yeryüzünü de cehenneme çeviriyoruz. Bana kalırsa kovulduğumuz cenneti yer yüzünde yaşamadan kimse tekrar cennete alınmamalı.
-Tanrı'nın işine burnunu sokma istersen. Haşa en iyisini bilen odur. Ana en azından insanlar böyle düşünseler...
Ah! keşke... Geçen gün arkadaşlar tartışıyor. Milletler Arası Barış Sözleşmesinin büyük bir bölümünü Türkiye hazırlamış. Bu konuda bilgim yoktu. Yeni öğrendim. Feyzan da: "Türkiye'yi kıskandıkları için imzalamıyorlar" dedi.
Feyzan şu Esmer olan kız mı?
Evet.
21. yüzyıl Türkiyesi'nden kalma bir virüs bu. Feyzan'dan uzak durmanı tavsiye ederim.
Haklısın galiba.
Kısa süreli bir sessizlik oldu. Tahir masanın hemen üzerinde duran Tarihi Laptopu fark etti. Gözlerini Rahmi'ye çevirdi:"Rahmi sen benim mesleğime de el koyacaksın galiba. Milenyum çağın arkeoloğu benim oğlum. İşi bırak diplomalılar yapsın. Kolay mı sanıyorsun sen neredeyse Fosilleşmiş disklerden veri kurtarmayı. Klasik Arkeolojiden farkı yoktur bu işin. Titizlikle diski sökeceksin. Tekbir bloğuna bile zarar gelse büyük bir veri kaybı. Sonra ultason ışınları ile içindeki veriyi alacaksın. İşte tarihi eseri buldun. Maddesel bir şey değil belki ama geçmiş gözler önünde. Böyle kara düzen çalıştırılır mı bu?"
Rahmi gülümsedi. Diskin tarihi değerinin bir önemi yok benim için. Disk sağlam görünüyorsa doğrudan çalıştırırım. Bir göz atarım. İşime yarayan veriler varsa bilgisayarıma kopyalarım. Sonra diski kır at. Ne maddi değeri önemli ne de tarihi değeri. Eşyaya verilen değeri hala anlamıyorum.
Eşyaya verilen değer, kelime gurubu Tahir'i uzaklara götürdü. Göz bebekleri aşağı sol yöne kaymış öylece düşünüyordu. Rahmi, durumu fark etti: Rahmi'nin "Dostum hayırdır!" sorusuyla Tahir irkildi. Düşünceli gözlerini Rahmiye çevirdi.-Yok bir şey, dalmışım öyle.
Allah'tan çabuk döndün. Hadi gel şu blog yazılarını okuyalım.
Bence önce Quantum'a atalım. Ondan sonra inceleriz. Disk zarar görürse dönüşü zordur bu işin. Diskteki silik blokları tahmin etmekten başka şansımız yoktur ki bu da eksik sayfaların yazılarını tahmin etmekle aynı şey.
Kopyalamayı başlatıyorum.
İki eski arkadaş tarihi diskteki verileri Quantum bilgisayara aktardılar. Eski bir canı yok olmaktan kurtardılar ve 30. yüzyıldan 21. yüzyıla ait Mehmet Ç'nin o ilk blog yazısını açtılar.(...)