Herkese merhaba. 🙋♀️
Burada son gezi yazımı paylaştığımda dinozorlar hayatına devam ediyordu. Ankapark'taki ziyaretçilerine ürkek bakışlar atan sevimli yaratıkları anlattıktan sonra oranın viraneye döneceğini nereden bilebilirdim ki.. Umarım bu mekânın başına kötü şeyler gelmez. Sonsuza dek var olmaya devam eder ve daha da gelişir.
Biraz önce linkleri ararken fark ettim de Tunceli postum son gezi yazımmış ve üzerinden tam dört yıl geçmiş. 🙊
Hello everyone. 🙋♀️
At the time of my last travel post shared here, the dinosaurs were still carrying on with their lives. After describing the adorable creatures at Ankapark, who cast timid glances at the visitors, how could I have known that the place would turn into a ruin.. I hope nothing bad happens to this place. May it continue to exist forever and further develop.
While searching for the links I just noticed that my post about Tunceli was my last travel post and it's been exactly four years since then. 🙊
Size Altınköy Açık Hava Müzesi'ni tanıtmaya geldim. İç Anadolu'nun bozkırından nasibini almış Ankara'nın merkezinde, böyle bir yerin var olduğundan haberim bile yoktu. Ta ki bir gün Ankara-Samsun çevre yolunda ilerlerken sağda, ağaçların arasında bir yel değirmenini görene veya gördüğümü sanana dek.
Hayal miydi gerçek miydi bilemediğim için bir dahaki geçişimde o bölgeye yaklaşınca dikkat kesildim. Evet orada duruyordu, vardı.
Fazla beklemeden, birkaç gün sonra kendimizi burada bulduk. Hafta içi olduğu için rahat rahat gezebileceğimi umuyordum. İçerinin büyüklüğünden habersizdim tabii ki.
I came to introduce you to Altınköy Open Air Museum. I had no idea that such a place existed right in the center of Ankara, which has its share of the Anatolian steppe. Not until one day, while driving on the Ankara-Samsun ring road, I saw or thought I saw a windmill among the trees on the right.
I paid close attention the next time I approached that area, unsure if it was a dream or reality. Yes, it was there, it existed.
Without waiting too long, we found ourselves here a few days later. I was hoping to be able to explore it comfortably since it was a weekday. Of course, I had no idea about the size of the inside.
Navigasyon bizi çevre yoluna yakın olan kapısına yönlendirdi. İki giriş kapısı varmış, tercih hakkım olsaydı da bunu seçerdim. Sebebini ileride anlatacağım.
The navigation directed us to the entrance closest to the bypass road. There were two entrance gates and if I had the choice, I would have chosen this one. I will explain the reason for this later.
Öncelikle size burası hakkında kısa bir bilgi vermek istiyorum. Altındağ ilçesinde bir kentsel dönüşüm projesi olarak geliştirilen Altınköy Açık Hava Müzesi, 2014 yılında ziyarete açılmış. İmarsız yapılaşma sonucu gecekondu alanına dönüşen bölge, sakinlerinin başka yerlere taşınması sağlanarak boşaltılmış.
First I would like to give you some brief information about this place. Altınköy Open Air Museum, developed as an urban transformation project in the Altındağ district, was opened to visitors in 2014. The area which turned into a shantytown due to unauthorized construction, was evacuated by relocating its residents to other places.
Burada gerçek bir köy atmosferi oluşturulmaya çalışılmış. Gördüğüm kadarıyla bunu başarabilmişler. Edindiğim bilgiye göre; Kastamonu ve Karabük'ün köylerinden, kullanılmayan ahşap evler satın alınarak aynı şekilde inşa edilmiş. Aslını koruyarak muhafaza edilen konaklardan bazıları ileride bahsedeceğim gibi çeşitli müzelere dönüştürülmüş. Bunlar; Etnografya, Oyuncak ve Yaban Hayatı Tanıtım Müzesi. Hepsi birbirinden güzeldi.
They have tried to create a real village atmosphere here and from what I've seen, they have been successful in doing so. According to the information I obtained, unused wooden houses were bought from villages in Kastamonu and Karabük and were reconstructed in the same way. Some of the mansions preserved in their original form, have been converted into various museums, as I will mention later. These include the Ethnography Museum, Toy Museum and Wildlife Introduction Museum. They were all beautiful in their own way.
Konuk evi olarak tahsis edilenler olduğu gibi köy evlerinin yeniden canlandırılmış olanları da vardı. İçerisi, geçmişte yaşayanların bağışladığı eşyalarla dizayn edilmiş. Cansız mankenler sayesinde bazı konseptler ortaya konulmuş. Örneğin bir damat tıraşı, tandır ekmeğinin imece usulu yapımı, çeyiz serimi, kına gecesi ve düğün merasiminden bazı sahneleri seyredebiliyorsunuz. Hayli nostaljik bir ortam.
Bazıları da lokanta olarak hayatına devam ediyor. Hacı Osmanoğlu, Ayvacık, Emdiler, Akmanlar, Katırcılar, Döngeller ve Seyir Terası Konağı isimlerini de anmadan geçmeyeyim.
There were some village houses that had been revitalized, just like those allocated as guesthouses. The interiors were designed with items donated by the past residents. Some concepts were presented with lifeless mannequins. For example, you can watch scenes from a groom's shave, collective production of tandir bread, dowry display, henna night and wedding ceremony. It's quite a nostalgic atmosphere.
Some of these revitalized houses now serve as restaurants. I shouldn't forget to mention the names Hacı Osmanoğlu, Ayvacık, Emdiler, Akmanlar, Katırcılar, Döngeller and Seyir Terası Konağı.
Tabelada en üstte görünen yerden girince, sizi Yılkı Konağı ve atlar karşılıyor. Atların olduğu ahırlar biraz ufaktı ama içinde de fazlaca sakini bulunmuyordu. Bilet alarak tur atma ve hatta ders alma imkanı vardı. Daha önce bunu deneyimlediğim için bu kez sadece izlemekle yetindim. Çocuklar için midilli de bulunması harikaydı. Küçüklerin kum zemindeki maceralarını seyrettik aileleriyle birlikte. 🐎
When you enter from the place shown at the top of the sign, you are greeted by Yılkı Konağı and the horses. The stables with the horses were a bit small, but there weren't too many residents inside. You could buy a ticket for a tour and even take lessons. Since I had experienced this before, this time I contented myself with just watching. It was wonderful to have donkeys for the children. We watched the little ones adventures on the sandy ground together with their families. 🐎
Yeşillikler içindeki yolumuza devam ederken, taş kuyunun yanında soluklandık. Masallardaki gibi periler var mıydı diye içimden geçirsem de kendilerini göstermediler. Ama hayal etmesi bile keyifliydi. 🙆♀️
As we continued on our path through the greens, we took a break by the stone well. Even though I wondered if there were fairies like in the tales, they didn't reveal themselves. But even imagining it was enjoyable. 🙆♀️
Biraz sonra dünyanın en küçük camilerinden biriyle karşılaştık. Aslında mescit büyüklüğündeydi. Büyük ve gösterişli ibadethânelerin içindeyken nedense oraya ait değilmişim gibi geliyor. Sanki sade yapılarda o hûşûyu daha fazla hissediyor, mekânla daha fazla bütünleşiyorum. Hele ki yıllarca bambaşka bir köyde bulunan ve oranın havasını içinde saklayan böyle ahşap camilerde. Hayran oluyorum. Oralarda kalbime iyi ilhamların geldiğini biliyorum. Bu yalın minare sizce de çok güzel değil mi?
A little later, we came across one of the smallest mosques in the world. Actually it was about the size of a prayer room. Somehow, when I'm inside large and grand places of worship, it feels like I don't belong there. It's as if I feel the serenity more in simple structures. I integrate with the space more. Especially in wooden mosques like this, which have been tucked away in a completely different village for years, preserving the essence of that place. I admire them. I know that good inspiration come to my heart in those places. Do you also think this modest minaret is very beautiful?
İlerideki tepede bir hareketlilik vardı. Yokuş yukarı tırmanmakta şimdilik bir sorun yoktu ama ileride fikrimiz değişecekti elbette. Dıştan görünüşünü eklediğim fotoğraflarda hiçbir insanın olmaması sizi şaşırtmasın. Saat 17.00'den yani müze kapandıktan sonra çektiklerimden.
There was some activity on the hill ahead. Climbing uphill for now was not a problem, but of course our opinion would change later. Don't be surprised by the fact that there are no people in the photos I added taken after 17.00, when the museum closed.
Yaban Hayatı Tanıtım Merkezi'nin içi meğerse tahnit edilen hayvanlarla doluymuş. İçerisi biraz loş ve ürkütücüydü. O yüzden düzgün şekilde görüntüleyememiş olabilirim. Daha önce hayvanat bahçelerini çok gezmiştim ama hiç böyle ölülerin bir arada durup bize baktığı bir ortamda olmamıştım sanırım. İlgi çekici bir yanı vardı, hepsine tek tek baktım, inceledim. Bazısına doğasındaki gibi vahşi bir duruş verilmiş ama bazıları da sıkılgan bir çekingenlikle orada bulunmaktan utanıyor gibiydi. Geyikler ve ceylanlar her zamanki asaletiyle arz-ı endâm ederken ayılar sanki canlıymış gibi her an tetikte bekliyordu. 🐻 🦌
It turns out that the Wildlife Introduction Center was filled with taxidermied animals. The inside was a bit dim and eerie. So, I may not have been able to capture it properly. I had visited zoos before, but I don't think I had ever been in an environment where dead animals stood together and looked at us like this. There was an intriguing aspect, I looked at each one of them individually, examined them. Some were given a wild posture, just like in their nature, but some seemed to be there with a shy reluctance. While deer and gazelles presented themselves with their usual elegance, bears seemed to be on alert as if they were alive at any moment. 🐻🦌
Keçi, kurt, çakal, sansar, karaca, yaban domuzu, orman tavuğu, sülün, kerkenez, leylek, pelikan, karabatak, baykuş, akbaba ve su samuru aklımda yer edenlerdendi. Yine de onları bu şekilde görmek üzücüydü.
Goat, wolf, jackal, marten, roe deer, wild boar, forest chicken, partridge, falcon, stork, pelican, cormorant, owl, vulture and otter were among the ones etched in my mind. Still, seeing them in this way was saddening.
Oradan ayrılınca güzel kokuların bizi sürüklemesine izin verdik. Sağlı sollu lavantalar, kekikler, biberiyeler ekilmiş, ayçiçekleri, rengarenk çiçekler, kırmızı, beyaz ve pembe güller, sebze ve meyve bahçelerinde çeşit çeşit ürünler mis kokularıyla etkisi altına alıyordu. 🌹🌻
After leaving there, we allowed ourselves to be carried away by the pleasant scents. Lavenders, thymes, rosemarys were planted on both sides, sunflowers, colorful flowers, red, white and pink roses, various products in the vegetable and fruit gardens were impressing us with their fragrances. 🌹🌻
Çitle çevrilen açık havada otlayan koyunlar, tavuklar ve ördekleri izliyorduk bir yandan. Biraz ileride geyikler ve ceylanlar da sahneye çıkacaktı. Tavus kuşları eksik olur mu hiç? Beklediğimiz süre içinde nazar boncuklu güzelliklerini açmadılar bize ama olsun. Daha önce arkadaşlarını görmüştüm nasılsa.
We were watching the sheep, chickens and ducks grazing in the open air surrounded by fences. A bit further, deer and gazelles would also make their appearance. And of course, peacocks couldn't be missing. They didn't unfold their evil-eye-beaded beauties to us while we waited, but that was okay. I had seen their friends before anyway.
Taşlı yollardan ilerlerken ahşap evlerin bulunduğu bir köy yolundan geçtiğinizi fark ediyorsunuz. Bahçesindeki traktörden, çiftçilik yaptığı anlaşılan bir evin yanından yürüdük. At arabaları ve kağnıların orijinal hallerini yakından görmek de güzeldi. Yokuşun yukarısında büyük bir marangozhane vardı. Hızarlar kerestelerini beklerken tomruklar ve kalaslar etrafa saçılmıştı. Sanki usta ve çıraklar öğle yemeğine çıkmış da her şey yerli yerinde kalmış gibiydi.
As you progress on the stony roads, you notice that you are passing through a village road with wooden houses. We walked past a house where it was apparent that farming was taking place, judging by the tractor in the yard. It was also nice to see the original versions of horse-drawn carts and wagons up close. At the top of the hill, there was a large carpentry workshop. Logs and planks were scattered around while saws awaited their turn to cut the timber. It felt as if the master and apprentices had gone for lunch and everything was left in its rightful place.
Bölgeye belirli günlerde gerçek ustalar ve zanaatkarlar gelip maharetlerini sergiliyormuş. Marangozlar, bakırcılar, demirciler, çilingirler, kalaycılar, çömlekçiler, cam ustaları ve daha hatırlayamadığım birçok emektarı görmek ve onların sanatlarını konuşturmasını izlemek keyifli olsa gerek.
It seems that on certain days, real masters and craftsmen come to the region to showcase their skills. It must be enjoyable to see carpenters, coppersmiths, blacksmiths, locksmiths, tinsmiths, potters, glassblowers and many other artisans and watch them bring their crafts to life, even if I can't remember them all.
Sonunda yel değirmenine varabilmiştik. Beklediğim gibi miydi emin değilim ama zorlu mücadeleler sonucunda buraya ulaşabilmiş olmaktan mutlu oldum. Etrafı, nişanlılar ve düğün çiftleri tarafından dış çekim mekanı olarak kullanılıyordu resmen. Onların olmadığı bir tanecik fotoğraf çekebilmişim iyi ki.
İçi kapalıydı. Aslında onu merak ediyordum ben. Tıpkı deniz fenerleri gibi beni çeken birkaç mekândan biridir. Harry Potter / Felsefe Taşı'ndan da hatırlayacaklardır sevenleri. 🙆♀️
We had finally reached the windmill. I'm not sure if it was as I had expected, but I was happy to have made it here after a challenging journey. The surroundings were being used as an outdoor photo shoot location by engaged couples and wedding parties, it was evident. I'm glad I managed to take a single photo without them.
It was closed inside. That's actually what I was curious about. It's one of those places that draws me in, much like lighthouses. Fans will remember it from Harry Potter and the Philosopher's Stone. 🙆♀️
Birinci kattaki küçük balkon bana bir şeyi anımsattı: Romeo'nun Juliet'ine serenat yaptığı sahneyi. Öyle bir görüntü canlandı zihnimde. Balkondaki güzeller güzeli sevdiceğinin huzurla dinleyip ona eşlik etmesini.. 💕
Üst kattaki minik pencereden, sanki Rapunzel o lepiska saçlarını sarkıtmış da kendini kurtaracak prensini bekliyormuş gibiydi. Ah şu bir şeyleri başka şeylere benzetme huyum. 🤷♀️
The small balcony on the first floor reminded me of something: the scene where Romeo serenades Juliet. Such an image came to life in my mind. The fair maiden on the balcony, listening with peace and accompanying her beloved.. 💕
From the small window on the upper floor, it seemed as if Rapunzel had let down her long, golden hair, waiting for her prince to come and rescue her. Ah, my habit of likening things to other things. 🤷♀️
Çok acıkmış ve susamış olduğum için hayallere biraz ara vermek zorunda kaldım. Yel değirmeninin yanında köy kahvaltısı yapabileceğiniz, her türlü içecek ve çayla birlikte kumda kahve içebileceğiniz kafeler mevcut. Biz de orada bir müddet dinlendik. Temiz havanın, yayık ayranın ve gözlemelerin tadını çıkardık.
I had to take a break from daydreaming because I was very hungry and thirsty. There are cafes next to the windmill where you can have a village breakfast and enjoy various drinks and tea, and you can also have coffee in the sand. We rested there for a while. We savored the clean air, buttermilk and gözleme.
Sonrasında yine kıvrımlı yola revan olduk. Asma köprüye geldiğimizde tadilatta olduğu için kapalı olduğunu görünce biraz üzüldüm. O heyecanı yaşamak isterdim. Belki bir gün nasip olur.
Then we set off on the winding road again. When we arrived at the suspension bridge and saw that it was closed for renovations, I was a bit disappointed. I would have liked to experience that excitement. Maybe one day it will be my luck.
Köy Oyuncakları Müzesi'ne vardığımızda epey yorulmuştuk. Alanın en yüksek noktalarından biri olduğu için çoğu kişinin buraya gelememiş olması şaşırtıcı değil. İçeride özel arabaya izin verilmemesini doğru bulmakla beraber, nasıl olur bilmiyorum ama kesinlikle ulaşım araçları bulunmalı. Hiçbir sorunu olmayan insanın bile buna ihtiyacı olabilir.
When we reached the Village Toys Museum, we were quite tired. It's not surprising that many people haven't been able to come here since it's one of the highest points in the area. While I agree with not allowing private cars inside, I don't know how, but there should definitely be transportation options available. Even someone with no mobility issues might need it.
O yüzden bir iki kişiyle beraber gezdim, fotoğrafladım. Çok ilginç oyuncaklar vardı. Çoğu el yapımı ve doğadaki malzemeler kullanılarak tasarlanmış. Mesela bir çam kozalağından hindi, bir saz otundan tüfek ve top arabaları yapılmış. Pişmiş toprak ile kozalaktan oluşan kağnı ve çeşit çeşit topaçlar gördük. Yokluk zamanlarında tel araba yapanların örneklerini de. Hatta atölyelerde bunun eğitimi de veriliyormuş burada.
So, I explored and took photos with a couple of people. There were very interesting toys. Most of them were handmade and designed using natural materials. For example, a turkey made from a pine cone, and cars with guns and cannons made from a reed. We saw carts and various spinning tops made from baked clay and pine cones. We even saw examples of wire cars made during times of scarcity. They even offer training in workshops for this here.
Ahşap araba, kamyon, traktör, lokomotif, öküz ve karasaban, kağnı, tabanca, tırmık, ok ve yay, hatta mancınık ve dart bile yapılmış. Aynı şekilde çeşitli mutfak aletlerini de görmek mümkün. Havan, bardak, yayık gibi ürünlerin yanında leblebi değirmeni görmeyi hiç beklemiyordum.
Wooden cars, trucks, tractors, locomotives, oxen and plows, carts, guns, rakes, bows and arrows and even a catapult and darts were made. Likewise, it's possible to see various kitchen tools. I never expected to see a chickpea grinder alongside products like a bellows, cup, and churn.
"Bitki giysili bebekler" notu düşülen, bildiğimiz hasırlardan kıyafeti olan bebekler çok korkunçtu. Kaskatı kesilmiş zombiye benzettim. Birazdan Chucky bebeği gibi hareket edecekmiş gibilerdi. Yanındaki bez bebekler ve kuklalar da öyle. 🧟♂️
The "plant-dressed dolls" with outfits made from familiar straw were quite eerie. They reminded me of a stiffened zombie. It seemed like they might start moving like the Chucky doll any moment. The cloth dolls and puppets next to them were the same. 🧟♂️
Meşhur Soğanlı Bebekleri de bir garipti. Evimde iki tanesi var ama çok sevimliler ya da benim bebeğim olduğu için öyle geliyor. Hani kirpi yavrusunu 'pamuğum' diye severmiş ya o hesap. 🤭
Yok yine de yazarken daha dikkatli bakınca korkunç bakışlarından tırstım biraz. Neyse ki aralarında güzel olanları da vardı bez bebeklerin. Onlardan ekliyorum.
Ahşap bebek beşikleri çok güzel değil mi? Küçükken benim de olsaydı keşke. Şimdi bile görsem almak isterdim. :)
The famous Soğanlı Dolls were also peculiar. I have two of them at home, but they seem very cute to me, or maybe it's because they're mine. You know, like how someone calls their hedgehog pup 'my little cotton ball.' 🤭
Well, still, when I looked at them more carefully while writing, I got a little scared of their creepy gazes. Thankfully, there were some beautiful ones among the cloth dolls. I'm adding pictures of those.
Wooden baby cribs are so beautiful, aren't they? I wish I had one when I was little. Even now, if I saw one, I would want to buy it. :)
Biraz ileride, Anadolu evlerinin bir kesitindeki tandırda, hamur açan kadın ve çöreklerden yiyen kızı tasvir edilmişti. Oduncu, çömlekçi, davulcu, pazarcı vb örnekleri de görmek mümkün.
A little further on, in a section of Anatolian houses, there was a depiction of a woman rolling out dough in a tandoor and her daughter eating pastries. Examples of occupations like a woodcutter, potter, drummer and market vendor were also visible.
Bir başka odada taş bebeklere bazı şehirlerin yöresel ve gelin kıyafetleri giydirilmişti. Gayet sevimlilerdi. Antalya, Bursa, Konya, Hakkari, Tokat, Muş ve Ankaralı güzellerdi bunlar. Seramik ve porselen ile geleneksel damat tıraşı ve kına gecesi canlandırması da yapılmıştı. Birçok detayı vardı. Taş değirmende buğday öğütme, çeşme başında çamaşır yıkama gibi faaliyetler de unutulmamış. Hepsini ekleyemedim ama beğendim.
In another room, stone dolls were dressed in the regional and bridal outfits of some cities. They were very cute. These included beauties from Antalya, Bursa, Konya, Hakkari, Tokat, Muş and Ankara. Traditional groom shaving and henna night ceremonies were also represented in ceramics and porcelain. There were many details. Activities like grinding wheat in a stone mill and washing clothes at the fountain were not forgotten. I couldn't include all of them, but I liked them.
Nihayet köy meydanına ulaşabildik. Köy kahvesinde kumda Türk Kahvesi yudumlanırken etrafı seyre dalmak hoşuma gitti. ☕
Köy çeşmesi, camisi, muhtarlık binası, ilkokulu, köy konağı ve hediyelik ürünlerin satıldığı dükkanlar doğalmış gibi serpiştirilmiş etrafa. Köy bakkalında burada üretilen ürünler satılıyordu. Tarhana, köy ekmeği, turşu, reçel, zeytinyağı, yumurta, süt ve daha birçok şey.
Finally we reached the village square. I enjoyed sitting in the village coffeehouse, sipping Turkish coffee on the sand and gazing around. ☕
The village fountain, mosque, municipality building, primary school, village hall and shops selling souvenirs were scattered around as if they were part of nature. The village grocery store sold products produced here. Tarhana, village bread, pickles, jam, olive oil, eggs, milk and many other things.
Okulun içi kalabalık olduğu için fotoğraf çekemedim ama eski Yeşilçam filmlerinde, mesela Çalıkuşu'nda gördüklerimizin aynısıydı. İçinde sobası, ahşap sıraları, kara tahtasıyla en sevdiğim mekânlardan biri oldu.
I couldn't take photos inside the school because it was crowded, but what I saw was exactly like what we see in old Turkish films, like in "Çalıkuşu". It became one of my favorite places with its stove, wooden desks and blackboard.
'Altınköy Hatırası' temalı fotoğraf alanını boş yakalamak kolay olmadı. Hatıra fotoğrafları çektirdikten sonra ahşap salıncak keyfinin tadını çıkarmak çok iyi gelmişti. Artık dönüş yolu bizi bekliyordu ve arabaya kadar yürümek.. Beş saate yakın süren yürüyüş bayağı meşakkatliydi.
Yazının başında bahsettiğim, diğer kapıyı seçerdim dememin sebebi bu aslında. Ana kapıdan girince direkt köy meydanı karşılıyor sizi. Burada fazla vakit geçirip yorulunca, müzelerin ve yel değirmeninin olduğu bölgeye gitmek ve yokuş çıkmak daha zor gelecektir muhtemelen.
It wasn't easy to find the "Golden Village Memory" themed photo area empty. After taking souvenir photos, enjoying the wooden swing was very refreshing. Now, the return journey was waiting for us and walking all the way back to the car... The walk, which lasted for nearly five hours, was quite exhausting.
The reason I mentioned at the beginning of the post that I would choose the other door is actually this. When you enter through the main door, you are immediately greeted by the village square. Spending too much time here and then going to the area with the museums and windmills, and climbing uphill, will probably feel more difficult.
Dönerken hattın her yanını saran suyu takip ettik. Dere kenarındaki köprülerden geçip su değirmenleriyle karşılaşmak güzeldi. Banklarda oturup dinlendik. Suyun şırıltısını dinlemek ve çam ağaçlarının kokusunu almak çok iyi hissettirdi. Arada, sırf burada oturup kitap okumak için tekrar geleceğim diye söz vermiştim kendime. Tabii bir termos çayla birlikte.. 🌲🌳📚
On the way back, we followed the water that surrounds every side of the valley. It was nice to pass over the bridges by the stream and encounter the water mills. We sat on the benches and rested. Listening to the murmur of the water and smelling the scent of pine trees felt really good. Sometimes, I had promised myself that I would come back here just to sit and read a book. Of course, with a thermos of tea.. 🌲🌳📚
Ankara'nın geneline yayılan o gri havadan biraz sıyrılıp yeşilliğin kollarına kendimizi bırakmak harikaydı. Bin dönümlük arazinin her yerini bir günde gezebilmek ne yazık ki mümkün değil. Etnografya Müzesi'ni bir sonraki gelişime bırakmıştım mesela. Umarım tekrar gidebilirim.
Müzekart geçerli mi emin değilim, giriş ücreti çok az bir miktardı. Kendi otoparkı bulunduğu için park sorun değil. Girişte broşür vermelerini isterdim. Hem yolu takip edip nereye gittiğini bilmek isteyenler için hem de benim gibi onu hatıra olarak saklayanlar için iyi olurdu.
Breaking free from the gray air that spreads over Ankara and surrendering ourselves to the embrace of greenery was wonderful. Unfortunately, it's not possible to explore every corner of the thousand-acre land in just one day. For example, I had saved the Ethnography Museum for my next visit. I hope I can visit again.
I'm not sure if the Museum Pass is valid, the entrance fee was a very small amount. It's not a problem because it has its own parking lot. I would have liked them to give out brochures at the entrance. It would have been good for those who want to follow the path and know where they're going, as well as for people like me who want to keep it as a memento.
Gezi Yarışması için kaleme aldım. Elimden geldiğince sizlere Altınköy Açık Hava Müzesi'ni tanıtmaya çalıştım, umarım beğenmişsinizdir. Okuduğunuz için teşekkür ederim. 💐
Asma köprüdeki Türk bayrağımızın dalgalanışı ile veda etmek istiyorum. Kuşların teldeki dizilişleri de müzik notalarına benzemiyor mu?Bu yazıyı @trliste'nin
Travel Contest. I did my best to introduce Altınköy Open Air Museum to you, I hope you liked it. Thank you for reading.I wrote this for @trliste's 💐
I'd like to say goodbye while our flag waves on the suspension bridge. Doesn't the arrangement of the birds on the wire resemble musical notes?
Son olarak sevgili @damla'ya her daim desteği ve yarışma sponsorluğu için, ayrıca bu yazıya Pinmapple kodunu ekleme konusundaki fikri, yardımı ve emeği için çok teşekkür ederim. 🌼🤗
I would like to thank dear @damla for her constant support and sponsorship of the contest, as well as for her idea, help, and effort in adding the Pinmapple code. 🌼🤗
Su yazılarını okurken aldığım keyfi özlemişim. Bence gezi yazılarına ara verme. Bir an kendimi o köyün havasını solurken buldum. Oyuncaklara bayıldım. Teşekkür ederim.
Bundan önce yazdığın(4 yıl olmuş ama bugün bile güncelliğini koruyor) Tunceli yazını da okudum. Tunceli'yi özlediğimi fark ettim. 4 yıl orada okudum, yaşadım ve orada yaşamak isteyecek kadar şehre aşık oldum.
Gezi yarışmasında başarılar diliyorum. Ellerine sağlık. :)
senin okuduğunu bilmek iyi hissettiriyor ve yorumların da öyle 🤗
bu üçüncü gezi yazımdı, devamı da gelir belki 🙆♀️
orada okuduğunu bilmiyordum, ne güzel böyle bahsetmen. oradan ayrılan birkaç kişiden daha duydum, tekrar gitmek istediklerini söylüyorlardı. bu çok güzel bir his. ben de tekrardan görmek isterdim doğrusu şehri, çok beğenmiştim.
4 yıl önceki yazımı okumuş olmana sevindim, sen yazınca ben de okudum yine 🤭
ve çok teşekkür ederim 🌸
Yine çok güzel bir gezi yazısı geldi. Ellerine sağlık 🤗
@tipu curate 10
Upvoted 👌 (Mana: 0/63) Liquid rewards.
thanks @tipu 🌳
çok teşekkür ederim @trliste ve @damla 🌼
.
Böylesi yapılar insanın içini ferahlatıyor köy havası veriyor insana gerçekten de dediğiniz gibi harika bir atmosferi var okurken çok keyif alarak okudum emeğinize sağlık
okuduğunuz için teşekkür ederim, beğenmenize sevindim 🌻
Ankara’nın göbeğinde böyle bir yer olduğu hakkında en ufacık fikrim yoktu doğrusu. O kadar güzel kaleme almışsın ki hem postunu okurken çok keyif aldım hem de sayende gezmiş kadar oldum. Bir gün gidip gezmeyi çok isterim. Bu arada dondurulmuş hayvanları hep çok ürkütücü bulmuşumdur. Post mortem havası veriyor bana.
vakit ayırıp okumana ve bu güzel sözlerine çok teşekkür ederim. 🤗
umarım yakın zamanda gidip görürsün ve bizimle de paylaşırsın Altınköy'ü. 💐
Ankara'da olduğum sıralar Altinköye gelmiştim. Sayende detaylıca gezmiş oldum. Bir an her mekanın atmosferini köy havasinin o samimiliğini, o ahşap camideki huşuyu hissettim. Bende kara tahtada, ahşap sıralarda okuyan nesildenim. Güzel yazın için teşekkürler
bu duyguları hissettirdiysem ne mutlu bana 🤗
uğradığın ve okuduğun için çok teşekkür ederim 🌻
Ne güzel bir gezi olmuş. Doğanın içinde otantik evler yaşanmışlıklar oyuncak müzesi herşey çok güzel.. Harikalar diyarı 🥰
beğenmene sevindim ayrıca sayfama uğrayıp okuduğun için de çok teşekkür ederim 🌻
Senin paylaşımlarının hepsi keyifle okunup beğenilecek güzellikle olduğu için benim için büyük bir zevkti. Böyle güzel bir yazı için ben teşekkür ederim. 🥰
thank you for your support 💐
Samsun yazısını görünce bir heyecanlandım.😃
Ahşap camiler benimde çok ilgimi çekiyor özellikle hiç çivi kullanılmadan yapılanlara hayran olmamak elde değil.🕌
Yaban Hayatı Tanıtım Merkezi oldukça ürkütücü ama bir o kadar da ilgi çekici gözüküyor. Özellikle mumyalanmış vahşi hayvanlarla gözgöze gelmek garip bir deneyim, benzer bir müzeyi biz de hayvanat bahçesinde gezmiştik. İnsan dokunmak istiyor ancak tabii ki dokunmak da yasak.❌
Oyuncak müzeside çok şirin, bana kardeşimlerimle tahtadan, tenekeden arabalarla oynadığımız günleri hatırlattı.🥲🪵
Kültürümüzdeki bazı geleneklerin böyle minyatürleştirilmesi çok hoş olmuş en sevdiğim alan burası oldu. Keşke bu tarz müzeler, sergiler daha çok olsa.
Mükemmel anlatımınla Altınköy'e yeni bir soluk getirmişsin. 🌼🌸
Yarışmaya katıldığın için teşekkürler,, başarılar.💫✨
Samsun'u özel olarak hiç gezmedim ama yol güzergahında gördüğüm kadarıyla beğendiğim bir şehir olmuştu, umarım bir gün uzun uzun da gezebilirim:)
evet garip bir deneyim oldu, dokunmak yasak ama olmasa bile ben dokunamazdım galiba çok değişik geliyor insana. canlıymış gibi 🙊
o günleri hatırlamana vesile olduğu için mutlu oldum, biz de küçükken oynardık doğadan bulduğumuz şeylerle ve daha yaratıcı oluyor insan sanki..
beğenmene çok sevindim, okuduğun için ve güzel sözlerin için de çok teşekkür ederim 💐
Travel Digest #2054.
Become part of our travel community:
- Join our Discord
Hiya, @ybanezkim26 here, just swinging by to let you know that this post made it into our Honorable Mentions in Your post has been manually curated by the @pinmapple team. If you like what we're doing, please drop by to check out all the rest of today's great posts and consider supporting other authors like yourself and us so we can keep the project going!thank you very much 🌻
Bi şekilde tasarlanmış müzelere çok az rastlanıyor. Burayı sayende gezmiş oldum. Keşke hayvanları bu şekilde görmeseydim diyerek okudum. 😔
Sayfama uğradığın ve benimle birlikte gezdiğin için teşekkür ederim.
Hayvanları o şekilde görmek üzücüydü evet.. :(
Bu çok güzel bir giriş cümlesiydi. Gülümsettin. İlk cümleni okudum. Sonra hızlı bir şekilde resimlere baktım. En güzeli de dur kaçıncı resim sayayım) Altıncı resme bayıldım çok canlı ve doğal göründü gözüme. Hepsi o kadar güzel ve kaliteli ki, farklı bir yazının içinde seni görmenin heyecanıyla, tekrar başa dönerek , okumaya devam ettim.
Bir Karadenizli olarak bu ahşap evlere aşinayım. Şimdi burada yazında görünce beni eski yıllarıma götürdü. Hele aralardaki taşlı yollara da bayıldım.
Hayvanlardan bahsederken, onların duruşlarını, hallerini ve bakışlarını ne güzel ifade etmiştim öyle…
Buralarda yaptığın benzetmeler de olağanüstüydü.
Bu çok güzel bir benzetmeydi. Sonunu güzel bir resimle bitirmişsin. İnan çok keyif aldım. Resimlerin hepsi çok güzel. Bizimle böyle güzel bir müzeyi paylaştığın için çok teşekkür ederiz. Yarışmada başarılar dilerim.
O fotoğraf benim de en sevdiklerimden oldu hatta o evin bir pansiyon gibi hizmet vermesini isterdim. Orada kalma fikri beni etkilemişti. 🙆♀️
Karadeniz evleri çok güzel oluyor gerçekten de. Ormanla bütünleşen, hava şartlarına yenilmeyen evler inşa etmek kolay değildir.
Ben de müzede görmekten mutlu oldum ve seni eskilere götürmesine sevindim 🙂
Beğendiğin cümleler ve betimlemeler beni mutlu etti, dikkatli okuyucuları çok severim. 🤗
Çok teşekkür ederim hem okuduğun hem de vakit ayırıp bu güzel yorumu yaptığın için 🌻🌻
Harika bir gezi olmuşa benziyor. Dediğin gibi girişte bir broşür olmadan çok kolay kaybolunabilir gibi görünüyor. Geniş alana yayılması ise ziyaretçinin elbette bir noktadan sonra şevkini kıracaktır. Belki golf arabalarına benzer hazırda sürücüsü olan bir sistem getirilebilir. Evet, kış için çok mantıklı değil fakat zaten kışın da açık hava müzelerini çok fazla insanın gezmek isteyeceğini düşünmem.
Eksikleri olsa dahi güzel bir müzeye benziyor. Özellikle bebekler dediğin gibi korkunçlar. Keşke bende olsa bir tane 😂
evet bu şekilde bir çözüm olabilirdi, belki yaparlar ileride. broşür de umarım eklenir 🙂
:D cadı malzemelerine benziyorlardı. voodoo bebeği bile olabilirlermiş aslında 🤭
sayfama uğradığın için çok teşekkür ederim 🌸🌸
Bu kadar kasvetli bir yeri bu kadar özel olarak bir sen anlatabilirdin herhalde. Bir solukta okuyuverdim.
Hayvanlar için üzgünüm, bu durumlar biraz can sıkıcı. Ama genel olarak çok keyifli bir gezi yazısı olmuş. Özellikle değirmen çok güzel görünüyor. Hafızamda küçük bir Harry Potter flash-back'i yaşamama sebep oldu 🌸.
aynı sahnenin sende de canlanmış olmasına sevindim, Harry Potter sevgimiz daim olsun 🤗
güzel sözlerin için, yazdıklarımı vakit ayırıp okuduğun için çok teşekkür ediyorum 🌸🌸🌸
Congratulations, your post has been added to Pinmapple! 🎉🥳🍍
Did you know you have your own profile map?
And every post has their own map too!
Want to have your post on the map too?
Yarışma sonuçlarının açıklandığı yazının linkini de bırakayım. 🎈🎈🎈